Carl Zimmer- Virüs gezegeni uzun özeti.

Virüs gezegeni..
Yazar: Carl Zimmer
Konu: Bilim, felsefe
Özgün Adı: A Planet of Viruses
Çeviren: Müzeyyen Aytaç
Sayfa: 116
Alfa yayınları.

   Yaşam ve Ölüm Veren Ezeli Yoldaşlar.

Virüs gezegeni Özeti.
Bilim insanları, ister yeryüzünün derinliklerinde olsun, ister Sahara çölünün savrulan kum tanelerinde olsun, isterse de Antartika’daki kalın buz tabakalarının altında olsun, baktıkları hemen her yerde virüs bulmuşlardır. Ayrıca benzer bir yere yeniden baktıklarında da, yeni virüsler bulmaktadırlar. 

Virüs kelimesinin ilk kullanımı bir çelişkiyle başlar. Roma Imparatorluğu döneminde bir yılanın zehiri ya da bir erkeğin menisi anlamına gelen virüs kelimesini, Romalılar’dan miras aldık. Şaşırtıcı olan, kelimenin, doğum ve ölüm gibi birbirine zıt iki anlamı barındırıyor olmasıdır!
Virüs gezegeni

Bir tuzluktaki tuzun tek tanesini hafifçe bir kenara itin. Bu tuz tanesinin, bir tarafına yaklaşık on tane deri hücresini sıralayabilirsiniz. Diğer tarafına da Yaklaşık yüz tane de bakteri sıralayabilirsiniz. Bakterileri virüslerle karşılaştırdığınızda, bakteriler onların yanında devasa kalırlar. Çünkü aynı tuz tanesinin bir tarafı boyunca bin virüs yerleştirebilirsiniz.
Virüs gezegeni

Virüsler çok küçük olmalarına rağmen, bilim insanları, onları parçalara ayırmanın ve içlerini dikkatle incelemenin yollarını bulmuşlardır. 
Bilim insanları, virüslerin, yeni virüs kopyalamak için kullandıkları ev sahibi hücreye de kendi gen ve proteinlerini yerleştirdiğini görebildiler. Bir virüs, bir hücreye girer ve bir gün içerisinde bin virüs, kopyalanarak ortaya çıkabilir.

Alışılmadık Soğuk Algınlığı
Rhinovirus
Virüsler hakkında

Ortalama bir insanın bütün yaşamının bir yılını, soğuk algınlığından muzdarip bir şekilde yatakta geçirdiği tahmin edilmektedir. Diğer bir deyişle, insan bedenine yerleşmiş bir rhinovirüs, bütün virüsler arasında en etkili olanlardan biridir.
Virüs ve panik

Hasta insanlar, burunlarını silerek virüsü ellerine bulaştırmış olurlar ve bu şekilde virüsü, kapı kolu gibi dokundukları her yüzeye geçirirler. Daha sonra virüs, bu yüzeylere dokunan insanların, genellikle de burunları yoluyla, vücutlarına geçer. Rhinovriüsler, burun, boğaz ve ciğerlere uzanan hat üzerinde bulunan hücreleri ele geçirirler. Virüsler, kendilerinin geçmesini sağlayacak kapağı açması için hücreleri harekete geçirirler. Bu olaydan sonraki birkaç saat içerisinde, bir rhinovirüs, oluşacak yeni virüsleri barındırmak için, kendi genetik malzemelerini ve protein kabuklarını kopyalamak üzere ev sahibi hücrelerini kullanacaktır. Daha sonra virüsleri içerisinde tutan bu hücreler parçalanacak ve yeni oluşmuş virüsler dışarı çıkacaktır.
Virüsler hakkında

Aslında, soğuk algınlığına yönelik bazı tedaviler, hastalığın kendisinden daha kötü bile olabilir. Çalışmaların, daha hızlı iyileştirmediğini göstermesine rağmen, ebeveynler, soğuk algınlığı için çocuklarına sık sık öksürük şurubu verirler. Fakat öksürük şurubu aynı zamanda, çarpıntı, hızlı kalp atışı ve hatta ölüm gibi, bol çeşitlilikte nadir görülen ancak ciddi yan etkiler ortaya çıkarır. 2008’de, Gıda ve ilaç idaresi, 2 yaş altı çocukların -soğuk algınlığına en çok yakalanan grup- öksürük şurubu almaması gerektiği konusunda uyardı.
Virüsler ve antibiyotikler

Soğuk algınlığı için bir diğer popüler tedavi, sadece bakteriler üzerinde işe yaraması ve virüslere karşı faydasız olması gerçeğine rağmen, antibiyotiklerdir. Doktorlar bazı vakalarda, antibiyotik verirler çünkü bir hastanın soğuk algınlığına mı yoksa bakteriyel bir enfeksiyona mı yakalandığından emin değillerdir.
Virüslere karşı antibiyotikler

Fakat gereksiz antibiyotik kullanımı hepimiz için bir tehlikedir, çünkü antibiyotikler, çevrede ve vücudumuzdaki ilaca karşı giderek direnç gösteren bakterinin evrimini hızlandırırlar.

Yıldızlardan Aşağı Bakmak
Grip 'Virüsü
Virüsler hakkında

Influenza (Grip). 1918de, özellikle öldürücü bir grip salgını, tahmini elli milyon kişiyi öldürmüştür. Salgın olmayan yıllarda bile, grip acımasızca intikam almıştır. Her kış, sadece Birleşik Devletlerde, otuz altı bin insan gripten ölmektedir; dünya çapında ise çeyrek milyonla yarım milyon arası insan ölmektedir. Bugün bilim insanları, gribin tanrıların işi değil ama mikroskobik virüslerin işi olduğunu biliyorlar.
Virüs gezegeni
Soğuk algınlığına neden olan rhinovirüsler gibi, grip virüsleri, sadece on gen ile zarar vermeyi başarmaktadırlar. Virüsler, hasta insanların öksürükleri, hapşırmaları ve burun akıntılarıyla bıraktıkları damlacıklarla yayılırlar. Yeni bir kurban, virüs yüklü bir damlacığı soluyabilir ya da virüsü bir kapı kolundan kapabilir ve sonra da artık bu kirlenmiş parmaklarını kendi ağzı ile temas ettirebilir. Grip virüsü bir kez burun ya da boğaza yerleştiğinde, solunum yolunda sıralanmış bir hücre üzerine yapışabilir ve içeri sızabilir. Grip virüsleri, solunum yolu üzerindeki bir hücreden bir hücreye yayılırken, arkalarında tahribat bırakırlar, çimleri kesen bir çim biçme makinesi gibi, solunum yolunu kaplayan hücreleri ve mukoza salgısını tahrip ederler.

Sağlıklı insanlarda, bağışıklık sisteminin birkaç gün içerisinde bir karşı saldırı başlatabilme gücü vardır. Bu tür durumlarda, grip, bir ağrı, ateş ve yorgunluk dalgasına neden olur, fakat en kötüsü bile bir hafta içerisinde biter. Grip virüsü, kurbanlarının küçük bir bölümünde daha ciddi enfeksiyonlara yol açar. 

Geçmişte çok fazla ölüme neden olan ve her yıl pek çok kurban almaya devam eden bir virüs için, grip virüsü şaşırtıcı bir şekilde bilinmez kalır. Virüsleri kontrol altında tutamayan zayıfbağışıklık istemine sahip insanlar, özellikle küçük çocuklar ve yaşlılar için, mevsimsel grip en tehlikelisidir. Ama 1918 'deki salgın gibi grip salgınlarında, güçlü bağışıklık sistemlerine sahip insanlar da özellikle savunmasız olduklarını ortaya koydular. Bilim insanları, gribin hedeflerini neden bu şekilde değiştirdiğini bilmiyorlar. 

Gribin tüm bu bilinmezliklerinin arasında, virüsün kökeni bellidir. Kuşlardan gelmiştir. Kuşlar, insanları hasta etmeyen diğer grip virüslerinin bütün çeşitleriyle birlikte, insan grip virüslerinin bilinen bütün virüs türlerini taşırlar. Birçok kuş hasta olmadan gribi taşır. Kuşların solunum yollarına hastalığı bulaştırmaktan ziyade, grip virüsleri, normalde kuşların bağırsaklarına hastalık bulaştırırlar; virüsler daha sonra kuş pisliğiyle yayılırlar. Sağlıklı kuşlar, virüs dolu suyu içerek hastalığa yakalanırlar.

Kuşlardan geçen H5N1 adındaki bir grip virüs suşu, 2005’ten itibaren Güneydoğu Asya’da yüzlerce insanı hasta etmeye başladı. Bu virüs, sıradan mevsimsel virüs suşlarından çok daha ölümcüldür. 
H5N1, hiç olmazsa şimdilik, yalnızca kuştan insana geçebiliyor; insandan insana geçemiyor.

İnsanoğlu, kuşlardan grip virüsü kapan tek ev sahibi değildir. Atlar, köpekler ve diğer birkaç memeli gurubu da hastalığı kapar. Ve 2009 Nisan’ ında, dünya, grip virüslerinin domuzlara da bulaştığını acı bir şekilde fark etti. Domuz gribi diye anılan salgın, domuzlardan insanlara sıçradı. ilk olarak Meksika’da su yüzüne çıktı ve kısa sürede bütün gezegene yayıldı.

HPV virüsü.
HPV virüsü

 HPV’nin sebep olduğu tümörler, o kadar büyük olurlar ki, bazen rahim ya da bağırsağı parçalarlar. Kanama ölümcül olabilir. Serviks kanseri her yıl, kadınlarda akciğer ve meme kanserinden sonra, ölüme sebebiyet veren üçüncü büyük etken olarak, 270 OOO’den fazla kadının hayatını almaktadır.

Bütün bu vakalar, kadın HPV hastalığını kaptığında ortaya çıkar.

HPV virüsü

Her Yerde,
Her Şeyde
Düşmanımızın Düşmanı
Bakteriyofajlar.

Bilim insanları, virüsleri ondokuzuncu yüzyılda keşfetmiş ve yirminci yüzyılın başlarında, onlar hakkında birkaç önemli şey öğrenmişlerdi. Virüslerin hayal edilemeyecek derecede küçük boyutta bulaşıcı ajanlar olduğunu biliyorlardı.

Virüslerin gerçek sahasına yönelik ilk ipucu, birinci dünya savaşının ortalarında geldi. Fransız askerleri yığınlar halinde ölüyorlardı, ölümlere sadece Almanlar değil, aynı zamanda bakteriler de sebep oluyordu. Mikroplar, askerlerin parçalanmış bedenlerine, yiyeceklerine ve içme sularına geçtiler. 1918’de dünya çapındaki grip salgınıyla, ilerlemeleri daha da kolaylaştı. Grip, bakterinin, kurbanlarının ciğerlerine hastalık bulaştırmalarına imkan vererek, savunmalarını zayıflattı. Askerler, gribi sivillere yaydılar ve tam olarak elli milyon insan hayatını kaybetti; ölümlerin çoğuna bakteriler neden oldu.
Buğun, doktorlar, bu bakterilerin sebep olduğu enfeksiyonların tümünü antibiyotiklerle tedavi etmektedir. Ama antibiyotikler, 1930'lara kadar keşfedilemedi. 1. Dünya Savaşı sırasında, doktorlar, yaraları temizleyerek ya da bu olmazsa, hastalıklı bölgeleri kesip alarak, sadece savaş sahası enfeksiyonlarını tedavi edebildiler. Hastaları bir şekilde ölüyordu.


Sars virüsü.
Sars virüsü

2002’nin Kasımında, Çinli bir çiftçi yüksek ateş sıkıntısıyla bir hastaneye geldi ve kısa bir süre sonra da öldü. Çin’in aynı bölgesinden gelen diğer insanlar da hastalığa yakalanmaya başladı, fakat Amerikalı bir iş adamı, Çin’den Singapur’a uçakla dönüşünde yüksek ateşe tutulana kadar dünyanın ilgisini çekmedi. Uçuş, iş adamının öldüğü Hanoi’de son buldu. Vakaların çoğunun Çin ve Hong Kong’da ortaya çıkmasına rağmen, bütün dünya ülkelerindeki insanlar kısa sürede hasta oluyorlardı. Hastalanan insanların yaklaşık yüzde onu en fazla birkaç gün içerisinde öldü. Hastalık, herhangi bir doktorun daha önceden saptamış olduğu bir hastalık değildi, ne gripti, ne zatürreeydi ne de bilinen başka bir hastalıktı. Hastalığa, akut solunum sendromu ya da SARS adı verildi.
Bu virüs, soğuk algınlığına ve mide-bağırsak iltihabına sebep olan coronavirüsleri adındaki türün bir gurubuna aitti. 
Virüs ilk, Çin yarasalarında baş gösterdi. Daha sonra bu virüslerin bir türü, misk kedisi adındaki kedi benzeri bir memelinin içinde yayılmaya başladı. Misk kedisi Çin hayvan pazarlarındaki ortak bir noktaydı ve insanlar da muhtemelen onların yayılmacı ev sahipleri olmuşlardı. Virüs daha sonra insandan insana geçme yetisini geliştirdi. SARS, bilim insanları onu keşfettiğinde çok yeni bir virüstü ve virüsün keşfedilme hızı, onun nispeten daha küçük bir salgın halinde seyretmesine yardım etti. Bilim insanları, bu hastalığı tespit edebildi, hastalığa yakalanmış insanları karantinaya alabildi ve pazarlarda misk kedisi satışını yasakladı. SARS dünyanın çoğu kısmına yayılmayı başarmış olmasına rağmen, kaybolup gitmeden önce yalnızca sekiz bin civarında vakaya ve dokuz yüz ölüme sebep oldu.


Son Söz
Su soğutucusundaki yaratık
Mimi virüs
Mimi virüs

Dünya üzerinde suyun olduğu her yerde hayat vardır. Bu su, tropikal bir ormanda bir gölette, Kristal Mağarasındaki bir havuzda ya da bir hastanenin çatısında duran bir soğutma kulesinde olabilir.
1992’de, Timothy Rowbotham adındaki bir mikrobiyolog, İngiliz şehri Bradford’da, bir hastanenin soğutma kulesinden biraz su çıkardı. Suyu mikroskop altına koydu ve orada bir hayat yumağı gördü.
Rowbotham, Bradford’un tümünde ciddi şekilde seyretmiş olan bir zatürree salgınının sebebini araştırıyordu. Rowbotham, soğutma kulesi suyunda mikrop türü bir şey buldu, umut verici bir aday bulduğunu düşündü: Amip içinde oturan bakteriyel büyüklükte bir küre. Rowbotham yeni bir bakteri bulmuş olduğuna inandı ve ona Bradfordcoccus adını verdi.
Rowbotham, zatürre salgınındaki suçlunun o olup olmadığını anlamak için, Bradfordcoccus 'un mantığını çözmeye çalışarak yıllarını geçirdi. 
 Bütün bakterilerde bulunan DNA uzantılarını arayarak bu bakterinin genlerini ayırmaya çalıştı, fakat bu uzantılardan hiç bulamadı. Bütçe kesintileri, Row-botham’ ı 1998 yılında laboratuvarını kapatmaya zorladı ve bu yüzden Rowbotham, örneklerini, depolamaları için Fransız çalışma arkadaşlarına devretti.
Bernard La Scola, Rowbotham’ın örneklerini mikroskop altına koyar koymaz bir şeyin doğru gitmediğini fark etti. Bradfordcoccus, küresel bir bakteride düz olan bir yüzeye sahip değildi. Bunun yerine daha iç içe geçmiş birçok levhadan oluşan bir futbol topu gibiydi. La Scola, bakterinin geometrik kabuğundan çıkan saç benzeri protein lifleri gördü. Doğada bu tür kabuklara ve liflere sahip olan şeyler yalnızca virüslerdi. Fakat o zamanlar bütün mikrobiyologların bildiği gibi, La Scola da, Bradfordcoccus boyutundaki bir şeyin, bir virüs olamayacak kadar yüz kat büyüklükte olduğunu biliyordu.
Oysa Bradfordcoccus’un tam olarak bir virüs olduğu ortaya çıktı. 
Virüslerin bakteriyi taklit etme becerisi onuruna, ona mimi virüs adını verdiler.
La Scola ve arkadaşları, mimi virüsün neye benzediğini öğrenir öğrenmez, bu kez onu diğer doğal ortamlarda aramaya başladılar. Zatürree hastalığından muzdarip, hastanelerde yatan hastaların ciğerlerindeki dev virüsleri buldular.
Mimi virüs gibi yeni keşfedilmiş virüsler, bilim insanlarını, virüs olmanın birincil olarak ne anlama geldiğini tekrar düşünmeye zorluyorlar.
Ve bilim insanları virüs olmanın ne anlama geldiğini tartışırken, çok daha önemli bir soruyu da tartışıyorlar: Canlı olmak ne anlama geliyor.

Virüsler, gerçekten son derece ölümcüllerdir, ama dünyada en önemli buluşların bazılarının ortaya çıkmasını sağlamışlardır. Ve bir kez daha yaratılış ve yıkım bir araya gelmiştir.

  • Sağlıklı güzel günler nasibiniz olsun.❤️

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KİTAP ÖZETİ : Bir Psikiyatristin Gizli Defteri - Gary Small,Gigi Vorgan

H.G.Wells - Zaman Makinesi kısa özet